Paris kadar canlı ve hareketli bir kent, siz daha farkına varmadan hakkındaki tüm klişeleleri yıkıverir. Şehrin ebedi can damarı Seine Nehri’nin çevresinde yayılan Sol Yaka, hala entelektüellerin ve sanatçıların meskenidir diyebilir miyiz? Hem evet, hem hayır. Académie Française, Sorbonne Üniversitesi ve seçkin yayınevleri hâlâ burada olsa da büyük moda evleri, galerilerin ve kitabevlerinin yerini aldı.
Peki Sağ Yaka hala burjuvazinin kalesi midir? Yine hem evet, hem hayır. İhtişamlı oteller, lüks mağazalar ve alışveriş merkezleri, başbakanlık sarayının yakınındaki büyükelçiliklerle birlikte hâlâ burada. Ama sanatçı ve yazarlar Sağ Yaka’daki yeni galerileri ve çatı katlarına sıkışmış stüdyoları mekân edindi. Edebi çevrelerin sıkça uğradığı kafeler, eski Bastille bölgesi ile Centre Georges-Pompidou kültür kompleksini çevreleyen Beaubourg civarında mantar gibi çoğalmış durumda. Bu yaratıcı insanlar bir zamanlar sadece Sol Yaka’ya özgü sayılan avangard tiyatroları da beraberlerinde getirip Sağ Yaka’nın orta sınıf boulevard komedisine bir heyecan kattılar. Diğer sanatçılar ise, turistlerin hâlâ Place du Tertre’de portrelerini yaptırdığı, şehrin kuzeyindeki eski meskenleri Montmartre’da ya da güneydeki Montparnasse’ın kalabalık bulvarlarından uzakta bulunan tenha arka sokaklarda kalmayı yeğlediler.
Nehrin iki yakasını birleştiren köprüler –eski Pont Neuf, yeni Pont des Arts ve göz kamaştırıcı Pont Alexandre III– hâlâ aşıkların buluşma mekânı. Ne yazık ki, Paris yine de kırık kalplerin şehri; yıkılan hayallerin onarıldığı ya da hayallerin yıkıldığı büyülü bir yer. Öte yandan mükemmel toplu taşımacılığı ve çok sayıdaki kafe, fırın ve marketiyle turistlerde geçici bir süre için bile olsa Parisliymiş hissini uyandırıyor. İnsanlar tam da fast food restoranları yüzünden yerlerinden olan eski bistroları özlemeye başlamışken yeni nesil şefler geleneksel Fransız yemeklerine taze bir soluk getirerek bu özleme nefis bir cevap verdi.
Paris’in pahalı bir yer olduğu yanılgısına kapılanların sayısı oldukça fazladır, ama şehrin en iyi yanından hiç para harcamadan yararlanabilirsiniz: Sokak hayatı. Eski Marais mahallesindeki ağaçlık meydanın karşısında bulunan St-Germain-des-Prés galerilerini ve sessiz arka sokaklardaki antikacıları dolaşabilir, eski Opéra Garnier’nin yanında uzanan kalabalık bulvarda beş duyunuza mükemmel bir ziyafet çekebilirsiniz.
Her iyi tiyatroda olduğu gibi Paris’in de göz zevkinizi okşayacak birçok dekoru vardır; Arc de Triomphe’un en güzel manzarasını görmesi için 19. yüzyılda özenle tasarlanmış geniş caddeler ve meydanlar; Panthéon ve Invalides kubbeleri ya da muhteşem Tour Eiffel… Daha yeni yapılar da görülmeye değerdir fakat Louvre’daki muhteşem Pyramid, tartışmalara yol açan Centre Georges-Pompidou ve etkileyici Amerikan Kültür Merkezi’nin (bugün Fransız Cinémathèque’e dönüştürülmüştür) karşısında yer alan yeni Bibliothèque Nationale gibi en cesur örneklerin hakkını vererek dolaşın. Paris, Işıklar Şehri olarak ününe yaraşır bir şekilde karanlık bastıktan sonra önemli binalarını aydınlatmak için bir servet harcar. Aslında şehir, nehrin ve beyaz ya da bal rengi cephelerin üzerinde oynaşan güneş ışıkları sayesinde bu ününü gün içerisinde de fazlasıyla hak eder.
Bu kuzey şehrinin garip bir şekilde Akdenizli etkisi yaratan atmosferini hiç kuşkusuz Empresyonistler ölümsüzleştirmiştir. Seine Nehri’nin titrek suları sabah güneşinin gümüşi ve mavimsi ışınlarıyla parıldamaya başlar; öğleden sonraysa place de la Concorde ile Ile St-Louis üzerindeki harika malikâneler altın sarısı bir ışıltıya boyanır.
Koku duyusuna gelince, sabahın erken saatlerinde yürüyüş yaparken, taze baget ekmeklerin dayanılmaz kokusuna kapılıp kendinizi bir fırında bulabilirsiniz. Ya da kasap vitrininde asılmış tavşan, sülün ve çeşitli kümes hayvanlarının arasından taşınan sığır etiyle karşılaşabilirsiniz ki bu, pek çekici olmasa da gerçek etseverlerin iştahını kabartacaktır. Bir bon vitant, akşam yemeğinde büyük bir porsiyon entrecôte ya da fırında ördek yedikten sonra Ile de la Cité’teki çiçek pazarında yapacağı yürüyüşü düşünmeye başlayacaktır.
Kulaklarınız için Place Dauphine üçgenini kaplayan ağaçların altında gezinin. Fransa’nın sevilen yorumcusu Yves Montand’ın eskiden yaşadığı evin hemen yakınlarında, yalnız bir akordeon çalgıcısına, Güz Yaprakları’nın modern bir versiyonunu çalarken rastlayabilirsiniz (eskiden olduğu gibi). Tabii görsellik ve müzik bakımından başınızı döndürecek Paris’in ünlü köprülerini de unutmamak gerek.
Hemingway’in Gezici Festival’inde de olduğu gibi şehrin gerçeğe daha yakın bir yanını tecrübe etmek için Champs-Elysées üzerindeki bir teras kafeye oturun. Gerçi bir fincan kahvenin fiyatı biraz tuzludur ama batı dünyasının en güzel caddelerinden birinde masa tutabilmek öyle kolay bir şey olmayacaktır elbet. Burada en önemli etkinlik olarak –kahvenizi yudumlamanın dışında– gelen geçenleri de izlersiniz.
Parisliler gerçekten de söylendiği gibi kibirli midir? Yoksa kibirli olmak için haklı sebepleri vardır mı demeli? Öncelikle güzel bir şehirde yaşadıklarının bilincindedirler. Öte yandan sinir küpü bir yabancıdan bile daha fazla şikâyet ederler ama bunun tek nedeni, en iyisini hak ettiklerini düşünmeleri ve istemeleridir. Aslında çoğu Parislinin karakteri şehrin mimarisi kadar karmaşıktır. Büyük meydan ve caddelerdeki tarihi anıtlar kadar çarpıcı ve dışadönük; sevimli alanlar ve kendi halinde ara sokakları çevreleyen evler kadar zarif, şık ve kendi dünyalarında son derece cana yakındırlar.
Şehrin, güzelliği dillere destan kadınları aslında diğer hemcinslerinden daha çekici ya da alımlı değildir, ama özgüvenleri sayesinde sıradan tişört, ceket, kot pantolon ve eşarbı öylesine bir araya getirip taşırlar ki gerçekten daha etkileyici görünmeyi başarırlar. Oturuşları, duruşları ya da yürüyüşlerindeki aynı özgüven de bunu pekiştirir.
Aslında tam bir ‘Parisli’ tipinden bahsetmek mümkün değildir. 2 milyonu aşkın nüfus, Bretanya, Normandiya, Provence, Burgonya, Picardy ve Korsika gibi Fransa’nın çeşitli yerlerinden gelmiştir. Parislilerin eskiden beri var olan “taşralı”lara yukarıdan bakma huyu ancak, düzenli olarak yaz tatillerinde ziyaret ettikleri, uzak bölgelerde yaşayan, bir ya da iki nesil büyütmüş dedelerine ve büyükannelerine gösterdikleri hararetli bağlılıkla karşılaştırılabilir.
Aksi yöndeki tüm çabalara rağmen Paris Fransız sanatı, edebiyatı, müziği, modası, eğitimi, bilimsel araştırmaları, ticareti ve politikasının üzerindeki hâkimiyetini sürdürmektedir. Sadece bir tek alanda –ki bu bazı ziyaretçiler için hayati önem taşır– üstünlüğü kabul edilemez: Mutfak kültürü; çünkü zaten Paris mutfağı yoktur. Yani, başkentten ayrılmadan ülkenin yerel mutfaklarını deneyebilirsiniz. Genellikle bir bölge mutfağı sunan restoranlar o bölgedeki demiryolu istasyonunun çevresinde toplanmıştır; örneğin Bretanya restoranları ile crêperie’ler (krepçiler) Gare Montparnasse civarında bulunurlar, çünkü burası dünün “taşralıları”nın trenlerden inip Parisli oldukları yerdir. Göç ve küreselleşme uluslararası restoranların artmasında rol oynamıştır. Şehrin sayısı yaklaşık 12.000’i bulan bistro ve restoranı arasında mükemmel Kuzey Afrika ve oldukça iyi Vietnam, Tayland, Çin ve Japon mutfaklarının yanı sıra dikkate değer Hint ve İtalyan işletmeleri bulunmaktadır.
Bunların dışında alışveriş hâlâ Paris’in en heyecan verici macerası sayılır ama müthiş pazarlıklar yapmayı beklemeyin. Almak istediğiniz şey ister Vendôme mücevher mağazasında, ister rue Jacob’un antikacılarından birinde ya da Boulevard St-Michel’in hediyelik eşya tezgâhlarında olsun, bu şehir her malın hak ettiği fiyatı belirleyecek kadar uzun bir geçmişe sahiptir. Gece hayatının tadını nerede çıkarırsanız çıkarın –tiyatro, opera, konser, varyete ya da kabare gösterisi, disko veya gece kulübü– kesinlikle ucuz olmayacaktır; ama kutlamalardan usanmak bilmeyen bu şehrin özel bir anısı ve eğlencesi için bu savurganlığa değer
Büyük kentlerin pek çoğunda olduğu gibi Paris’te de dolaşmaya ayırdığınız sınırlı zaman, ulaşımla ve kuyruklarda geçebilir. Planlı hareket ederek vakit kaybını en aza indirebilirsiniz. Ziyaret edeceğiniz yerin yenileme ya da tatil nedeniyle kapalı olup olmadığını önceden öğrenin ve bir telefon kartı ya da télécarte alın. Otobüs ve metrolardaki ulaşımı ucuza getirip kolaylaştırmak için bir carnet ya da seyahat pasosu edinin. Bir Paris Carte-Musées-Monuments satın almak, müze ve anıtlara sınırsız giriş imkânı tanır ve kuyruklarda yorulmamanızı sağlar. 13.00-15.00 saatlerindeki öğle tatili arasında pek çok hizmetin kesintiye uğrayıp müzelerin öğle tatili için kapandığını unutmayın. Rehberli turlar şehri tanıyana kadar görülmesi gereken yerlere ulaşmanın en iyi yoludur. Bütçeniz darsa, giriş ücretlerinin günün bazı saatlerinde ya da Pazar günleri daha ucuz olduğunu, öğrenci kimliği olanların ise bazı bilet ve giriş ücretlerinde indirimden yararlanabileceğini unutmayın.
Müzeler ve Anıtlar
Paris’te halka açık 172 müze ve anıt vardır. Bunların çoğu Pazartesi veya Salı’dan Pazar’a kadar, 10.00–17.40 saatleri arasında açıktır. Bazıları akşam saatlerinde de açık kalır. Ulusal müzeler Salı günleri kapalıdır fakat Versailles ve Musée d’Orsay sadece Pazartesi günleri kapalıdır. Paris kenti (Ville de Paris) tarafından işletilen belediye müzeleri genellikle Pazartesi günleri kapalıdır.
Giriş genellikle ücretlidir veya bağış yapmanız beklenir. Her ayın ilk Pazar günü ulusal müzelere giriş tamamen ücretsizdir. 18 yaşından küçükler ücretsiz olarak girebilirler ve 18–25 yaşları arasındakiler ile 60 yaşın üzerindekilere indirimli tarife uygulanır. Belediye müzelerinin ve bazı diğer müzelerin kalıcı sergilerini Pazar günleri ücretsiz olarak gezebilirsiniz. 7 yaşın altındakiler ve 60 yaşın üstündekiler her zaman ücretsiz olarak girebilirler. İndirimli ücretlere hak kazanmak için kim olduğunuzu ve yaşınızı kanıtlayan belgeler göstermeniz istenecektir. Paris Carte-Musées-Monuments olarak bilinen pası çok işinize yarayacaktır. 1, 3 veya 5 günlük çeşitleri bulunan bu pasoyu taşıyan kişiler 70 müze ve anıtı ücretsiz olarak gezebilirler. Ayrıca söz konusu yerlere sınırsız giriş yapabilirler ve sırada beklemeleri gerekmez (turizm sezonu sırasında Paris’in ne kadar kalabalık olduğu düşünülürse bu çok büyük bir avantajdır). Paso, kentteki bütün müzeler, anıtlar, ana metro istasyonları, Batobus durakları, FNAC bilet gişeleri ve Espace du Tourism d’Île de France merkezinden alınabilir.
Açılış Saatleri
Bu rehberde bütün ziyaret noktalarının açılış saatleri tek tek verilmiştir. Paris’teki mağazaların ve işyerlerinin çoğu 09.00–19.00 saatleri arasında açıktır. Bunların bir kısmı bütün gün açık kalsa da bazıları öğle veya 12.30 civarında 1–2 saatliğine kapanabilir. Küçük yiyecek dükkânlarının bazıları daha erken açılır (07.00 civarında) ve öğlen daha uzun süre kapalı kalır. Pazar günleri neredeyse her yer kapalıdır ve mağazaların çoğu Pazartesi günleri de açılmaz. Bazı restoranlar haftanın en az bir günü kapalıdır. Pek çok mağaza yazın bir ay ya da daha uzun bir süre boyunca kapalıdır. Bankalar Pzt–Cu arası 09.00 gibi açılır ve 16.30 veya 17.15’e kadar çalışır (Cumartesi günleri ise öğlen kapanır). Bazıları hafta içi öğle–14.00 arasında kapalıdır. Resmi tatillerden önceki günlerde sadece öğlene kadar çalışılır.
Turizm Danışma
Paris’te bir tane ana turizm danışma bürosu vardır, o da Carrousel du Louvre’dadır. Buradan güncel bilgiler, haritalar ve broşürler edinebilirsiniz. Bürodaki son teknoloji araçları kullanarak kentteki etkinliklerle ilgili mümkün olan en geniş kapsamlı bilgiye ulaşabilirsiniz. Yaz aylarında çok kalabalık olmasına rağmen buraya uğramaya değer. Eiffel Kulesi’nde ve Gare de Lyon’da da turizm danışma büroları bulunur.
Eğlence Hayatı
Bütün gazete bayilerinden alabileceğiniz Pariscope ve L’Officiel des Spectacles dergilerinde kentteki etkinliklerle ilgili bilgi bulabilirsiniz. Her Çarşamba bu dergilerde tiyatro, sinema, sergi, kabare ve restoranlarla ilgili haftalık ayrıntılar yayınlanır.
FNAC bilet gişelerinde, geçici müze sergileri de dahil olmak üzere, bütün eğlence mekânlarında yer ayırtabilirsiniz. Paris’in her tarafında bir FNAC şubesi vardır – ayrıntılı bilgi için bu şubelerden birini arayabilirsiniz.
Kiosque Théâtre’da o günkü gösterilere %50 indirimli biletler alabilirsiniz. Kiosque Théâtre’ı Place de la Madeleine ve Parvis de la Gare Montparnasse’ta bulabilirsiniz.
Tiyatro ve sinema binalarında sigara içmeye genellikle izin verilmediğini aklınızda bulundurun.
Rehberli Turlar
İki katlı otobüslerle İngilizce, İtalyanca, Japonca ve Almanca açıklamalar yapılan turlar düzenlenir. Bu turlar Cityrama ve Paris Vision gibi büyük şirketler tarafından düzenlenir. Kent merkezinden başlayan turlar yaklaşık iki saat sürer. Pek çok görülecek yerden geçilir ama hepsinde durulmaz. Kalkış saatleri değişken olduğu için tur operatörlerini arayarak saatleri öğrenmeniz gerekir. Bir diğer tur operatörü olan Cars Rouges ise, İngiliz tarzı iki katlı otobüsleriyle Paris’in görkemli ziyaret noktalarının pek çoğunda konaklayan turlar düzenler. Bu turlarda herhangi bir durakta otobüsten inip daha sonraki otobüslerden biriyle yola devam edebilirsiniz (bilet 2 gün için geçerlidir). Monum (Centre des Monuments Nationaux) ise rehberli yürüyüş turları düzenler.
Özürlüler İçin
Paris’te özürlülere yönelik hizmetler hâlâ çok sınırlıdır. Pek çok kaldırımda tekerlekli sandalyelerin geçişini kolaylaştıracak düzenlemeler yapıldıysa da oteller, restoranlar ve hatta müzeler ve anıtlarda gerekli koşullar sağlanamamıştır. Yine de, son zamanlarda yapılan ya da yenilenen binalarda daha iyi tedbirler alınmıştır. Özürlülere yönelik kamusal kolaylıklarla ilgili bilgi almak için Groupement pour l’Insertion des Personnes Handicapées Physiques (GIHP) ile bağlantı kurabilirsiniz.
Paris’te Ne Yenir?
Paris’te zengin et yemeklerinden Fransa’nın ün yaptığı pâtisserie ve daha sade yöresel yemeklere kadar uzanan geniş yiyecek seçenekleri vardır. Yöresel yemekleri brasserie’lerde ve bistrolarda tadabilirsiniz – çeşitler genellikle aşçının doğum yerine göre farklılık gösterir. Günün her saatinde kafeler, şarap ve bira barları, brasserie ’ler ve pastanelerde (pâtisserie) lezzetli yiyecekler bulabilirsiniz. St-Germain-des Prés’deki Bar du Marché gibi bazı kafeler soğuk yiyecekleriyle tanınır ve öğle saatlerinde sıcak yemek çıkarmaz. En iyi etnik yemekler Fransa’nın eski sömürgelerinin mutfaklarından gelir: Couscous (kuskus) restoranları olarak bilinen Kuzey Afrika restoranlarında kalitesi değişen, doyurucu, ucuz, baharatlı yiyecekler sunulur. Vietnam restoranları kaliteli yemekler çıkarır ve Fransız yemeklerine daha hafif bir alternatiftir. Paris’te, özellikle de Rue Monsieur le Prince (6. arrondissement) civarında pek çok Japon restoranı da vardır. Rue de la Roquette (11.) ve Rue de Belleville’de (19.) de başka pek çok restoran bulunur.
İyi Restoranlar ve Kafeler
Paris’in herhangi bir yerinde kaliteli yiyecekler bulmak mümkündür. Hangi semtte olursanız olun, en iyi restoran ve kafelerin genellikle turistlere yönelik mekânlardan ziyade Fransız müşterilere hizmet veren yerler olduğunu görürsünüz.
Restoranların çoğu özellikle St-Germain-des-Prés ve Quartier Latin gibi Sol Yaka’nın turistik merkezlerinde bulunur. Yemeğin kalitesi değişebilir ancak çok iyi bazı bistrolar, açık hava kafeleri ve şarap barları vardır. Quartier Latin’de ayrıca Maubert-Mutualité ve Rue de la Huchette civarında çok sayıda Çin ve Vietnam restoranı bulunur. Şık Marais ve Bastille bölgelerinde küçük bistrolar, çay salonları ve kafeler vardır. Bunların bazıları yeni açılmış yerlerdir ve çok rağbet görür. Ayrıca çok sayıda geleneksel bistro ve brasserie de mevcuttur.
Champs-Elysées ve Madeleine’de ucuza iyi yemek bulmak zordur. Bu bölge fast food restoranlarıyla ve pahalı olmasına rağmen o kadar da iyi olmayan kafelerle doludur. Ancak tabii burada çok iyi (ve pahalı) bazı restoranlar da vardır.
Boulevard Montparnasse’ta Le Sélect, La Coupole, Le Dôme ve La Rotonde gibi 1920’lerden kalma iyi kafeler yer alır. Bu yerler yenilenerek eski görkemlerine kavuşturulmuştur. Bu bölgede son derece iyi bistrolar da bulunur. Louvre-Rivoli’de turistlere yönelik, pahalı kafelerle yarışan pek çok kayda değer bistro ve kafe bulunur. Doğudaki Les Halles, fast food restoranları ile orta düzeyde kaliteye sahip restoranlardan geçilmeyen bir yerdir ancak daha kaliteli birkaç yer de vardır. Opéra yakınlarında brasserie’lerin yanı sıra bazı iyi Japon restoranları da vardır ama bunun dışında Opéra ve Grands Boulevards çevresi restoranlar için iyi bir yer sayılmaz. Bourse yakınlarında borsacıların gittiği iyi restoranlar ve bistrolar bulunur. Montmartre’da çok sayıda turist restoranı vardır ancak birkaç tane de küçük ama şirin bistro bulunabilir. Butte Montmartre yakınlarındaki lüks Beauvilliers ve İtalyan mutfağından etkilerin görüldü- ğü La Table d’Anvers daha pahalı ve lüks yerlerdir. Geceleri sakin olan Invalides, Eiffel Kulesi ve Palais de Chaillot gece hayatının yoğun olduğu bölgelere göre daha az gürültülü ve ciddi restoranlarıyla ünlüdür. Buraların fiyatları yüksek olabilir.
Biri Place d’Italie’de, diğeri Belleville işçi sınıfı bölgesinde bulunan iki Çin Mahallesi’nde etnik yemekler bulunabilir ancak kayda değer Fransız restoranları pek yoktur. Birkaç Vietnam lokantasının yanı sıra büyük, ucuz Çin lokantaları bulunur ve Belleville küçük Kuzey Afrika restoranlarıyla kendini hemen belli eder.
Restoran ve Kafe Çeşitleri
Paris’te yemek yemenin en güzel yanlarından biri restoranların çeşitliliğidir. Bistrolar küçük, genellikle uygun fiyatlarda ve az sayıda seçenek sunulan restoranlardır. Belle Époque döneminden kalan bistrolar çinko barları, aynaları ve şık seramikleriyle özellikle güzeldir. Çoğunlukla geleneksel ve yöresel yiyecekler sunulur. En iyi restoranların aşçıları kendi bistrolarını açmıştır ve bunlar hem kaliteli hem de ucuz yerler olabilir. Brasserie ’ler genellikle büyük, eğlenceli, kalabalık yemek salonlarıdır. Çoğuna Alsace atmosferi hâkimdir: Karaşarda Alsace şarabı ikram edilir ve lahana salataları ve sosisleriyle ünlüdürler. Mönüleri çok geniştir ve çoğu gün boyunca hizmet verip geç saatlere kadar açık kalır. Dışarıda önlüklü midye satıcılarının tezgâhlarını görebilirsiniz. Kafeler ve bazı şarap barları sabahın erken saatlerinde açılır ve büyük turist kafelerinin dışındakilerin çoğu saat 22.00 civarında kapanır. Servis gün boyunca devam eder. Mönü salata, sandviç ve yumurtalı yiyeceklerden oluşur ama öğle yemeğinde günlük sıcak yemekler çıkarılır. Kafelerdeki fiyatlar kafenin yerine göre değişiklik gösterir. Café de Şore ve Les Deux Magots gibi lüks kafeler gece geç saatlere kadar hizmet verir. Bira servisi yapılan kafelerde aynı zamanda midye, patates kızartması ve soğanlı turta gibi yiyecekler de bulunur. Hafta sonlarında pek çok yerde brunch sunulur ve fiyatlar 15e civarındadır. Şarap barlarına dostane bir hava hâkimdir. Uygun fiyatlarda sade öğle yemeği mönüleri vardır ve kadeh şarap satılır. Günün herhangi bir saatinde açık sandviçler (tartines) gibi basit aperitişer saat 21.00’a kadar bulunabilir ancak çok azında akşam yemeği servisi vardır. Çay salonları kahvaltı için ya da öğleden önceki saatlerden akşam üstüne kadar açıktır. Çoğunda beş çayı için değişik pastalarla birlikte öğle yemeği de bulunur. En uygun zaman tam öğleden sonraki saatlerdir çünkü kahve ve sıcak çikolata ikram edilir ve değişik çay çeşitleri bulunur. Le Loir dans la Théière gibi bazı çay salonları geniş koltuklar ve büyük masalarla dekore edilmiştir. Öte yandan Marriage Frères daha resmidir. Rue de Rivoli’de yer alan Angélina ise sıcak çikolatasıyla ünlüdür. Ladurée’de muhteşem çikolatalı kurabiyeler sunulur.
Vejetaryenler İçin
Paris’te çok az sayıda vejetaryen restoranı vardır ve diğer restoranların mönüleri genellikle et ve balık ağırlıklıdır. Ancak yine de iyi bir salatayı her yerde bulabilirsiniz ve entrée ’lerden (giriş yemeği) iki porsiyon sipariş vererek karnınızı doyurabilirsiniz. Kuzey Afrika restoranlarında da içinde et olmayan couscous nature bulunur. Bir yemekte değişiklik istemekten asla çekinmeyin. İçinde et ya da foie gras olan bir salata varsa garsona salatayı etsiz istediğinizi söyleyin. Şık bir restorana gidiyorsanız önceden telefon ederek sizin için özel bir tabak hazırlamalarını isteyebilirsiniz – böyle talepler çoğu yerde memnuniyetle kabul edilir. Fransız mutfağında da organik ürünler kullanılmaya başlanmıştır.
Ne Kadar Ödenir?
Paris’teki yemek fiyatları bazı yerlerde son derece ekonomik diğerlerinde ise son derece pahalıdır. İyi bir restoran ya da kafe yemeğini 12e’ya bulabilirsiniz ancak Paris merkezinde iyi bir bistro, brasserie ya da restoran yemeği şarapla birlikte 30e– 38e arası tutabilir (iyi bir şarabın hesabınızı şişireceğini unutmayın). Çoğu pahalı restoranda fiyatlar şarapla birlikte 45e’dan başlar ve 150e’ya kadar çıkabilir. Pek çok yerde prix-fixe (sabit fiyatlı mönü) bulunur. Bu da her zaman en ekonomik seçim olacaktır. Bazı restoranlarda 15e’nun altında mönüler sunulur – ancak şarabın bu fiyata dahil olması her zaman mümkün değildir. Kahve için ayrıca bir ücret ödenir. Bütün Fransız restoranları yasa gereği mönülerini dışarda sergilemekle yükümlüdür. Dışarıda asılan fiyatlara servis ücreti de dahildir ancak iyi bir hizmet için bahşiş bırakmak her zaman gerekir (Bahşiş birkaç Euro’yla bütün hesabın %5’i arasında değişebilir). En yaygın olarak kabul edilen kredi kartı Visa’dır. Birkaç restoranda American Express kabul edilir ancak bazı bistrolarda hiç kredi kartı kabul edilmeyebilir – rezervasyon yaptırırken sormanızda yarar vardır. Seyahat çekleri de yaygın olarak kabul edilmez ve kafelerde genellikle nakit ödemeniz gerekir.
Rezervasyon
Restoran, bistro ve brasserie’lerde önceden rezervasyon yaptırmak en iyisidir. Bir brasserie ’ye rezervasyon yaptırmadan giderseniz masa beklemek zorunda kalabilirsiniz.
Giyim Kuralları
Oldukça resmi bazı üç yıldızlı restoranlar dışında, Paris restoranlarında, makul ölçülerde, istediğiniz gibi giyinebilirsiniz.
Mönüyü Okurken ve Sipariş Verirken
Küçük restoran ve bistrolardaki ve hatta bazı büyük brasserie ’lerdeki mönüler genellikle el yazısıyla hazırlanmış olduğu için okumak zor olabilir. Yardım istemekten çekinmeyin. Garson genellikle önce entrée (giriş yemeği) siparişinizi alır, sonra ana yemeğe geçer. Tatlı siparişi, yemek bitmeden önce sipariş edilmesi gereken sıcak tatlılar dışında, ana yemekten sonra alınır. Bu bilgiyi size ya garson verir ya da mönünün tatlılar bölümünde á commander avant le repas yazısı vardır. Soğuklarda genellikle mevsim salataları ve sebzeleri ya da sıcak veya soğuk sebze tabakları ve turtalar olacaktır. Füme sombalığı, sardalye, ringa ve balık salataları gibi küçük porsiyonlu yiyecekler de bulunur. Brasserie ’lerde ana yemek olarak da yenebilecek midye tabakları gibi seçenekler vardır. Ana yemekler arasında et, tavuk ve balık bulunur ve şık restoranlarda sonbaharda av hayvanları nın etiyle yapılan yemekler ikram edilir. Çoğu restoranda ayrıca günlük spesiyaliteler (plats du jour) vardır. Bu tabaklar taze mevsim ürünlerinden oluşur ve genellikle çok kalitelidir. Tercih ederseniz peynir ya tatlı yerine ya da tatlıdan önce alınır. Peynirle birlikte yeşil salata da alabilirsiniz. Kahve tatlıyla birlikte değil, tatlıdan sonra alınır. Kahveyi sütlü (au lait) ya da sütsüz istediğiniz önceden belirtmeniz gerekir. Yemek sonrasında kafeinsiz kahve (décaféiné) veya bitki çayları (tisanes) da içilebilir. Çoğu restoranda yemek siparişi vermeden önce içki isteyip istemediğiniz sorulur. Tipik bir aperitif kir (frenküzümlü beyaz şarap) ya da kir royal (frenküzümlü şampanya) olabilir. Ancak bunlar dışındaki içkiler genellikle yemekten önce içilmez. Bistrolar ve brasserie ’lerde mönüyle birlikte şarap listesi de gelir. Daha pahalı restoranlarda yemek siparişi verildikten sonra şarap garsonu tarafından ayrı bir şarap mönüsü getirilir.
Servis
Fransa’da yemek yemek eğlenceli bir vakit geçirme şekli olarak görüldüğü için servis iyidir ama hızlı değildir. Özellikle küçük restoranlarda hemen fark edilir.